Demir Çağı Gordion’u

An aerial view of the Gordion site.

Gordion en iyi Friglerin ve uygarlıklarının başkenti ve ünlü Frig karlı Midas’ın yönetim merkezi olarak bilinmektedir. Gordion’da İç Kale Höyüğü üzerinde Frig yerleşiminin başlamasını işaret eden kısmen sade Erken Demir Çağı (MÖ 1200-950) evresinin ardından, kent Erken Frig Dönemi’nde (MÖ950-800) Frig eyalet kavramının ortaya çıkışının işareti olarak anıtsal bir boyut kazanır. Frig politik gücünün Orta Frig Demir Çağı’na (MÖ 800-550) doğru gelişmesini mimarideki yansımalarından ve gitgide artan inşa faaliyetlerinden takip edebiliriz. Midas yönetimi altında geç 8. yüzyıl içlerinde Frig gücünün zirvesine çıktığı dönem budur.

Frigya bölgesi, Frig yazıtlarının buluntu noktalarından anlaşıldığına göre (MÖ 8’den 4. yüzyıla) ve Yunan yazarlarından gelen bilgilere göre (MÖ 5. ve 4. yüzyıllar) Anadolu’da geniş bir alan kaplamaktaydı. Şu anda bilindiği gibi, Frig dili kuzeybatı Türkiye’de Marmara bölgesinde Dsakyleion’dan doğuya doğru orta Anadolu’da Yozgat bölgesinde Kerkenes’e ve güneye doğru Akdeniz bölgesinde Antalya ili içinde Bayındır’a kadar konuşulmaktaydı.

Erken Demir Çağ Gordion’u (MÖ 1200-950)

MÖ 1200 dolaylarında orta ve güney Anadolu’da birçok Bronz Çağ yerleşimi, Hitit başkenti Boğazköy-Hattuşa da içinde olmak üzere yıkılmıştı. Hitit imparatorluğunun yıkılışının ardından bazı demir çağ eyaletleri varlığını sürdürdü.

Erken Demmir Çağ Gordion’u sadece İç Kale Höyüğü’nün doğusunda yapılan derin sondajlardan gelen veri ile oldukça az bilinmektedir. Ortaya çıkan bilgiler ışığında hayatın küçük köyler halinde, günlük yaşamın basitçe inşa edilmiş evlerde sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. İki evre saptanmıştır. Erken evre (Voigt’un YHSS 7B’si) Hititlerin düşüşünün ardından belirgin bir boşluk göstermeden direk olarak Geç Bronz Çağ tabakası üzerinde yer almaktadır. Bununla birlikte, Geç Bronz ve Erken Demir Çağ arasında mimaride, günlük yaşamda, seramiklerde ve hayvan kalıntılarında belirgin değişiklikler göze çarpmaktadır.

An excavated area, with groups of workers scattered about. Stone walls seen around the site.
Şekil 2|İç Kale Höyüğünde Erken Demir Çağ tabakalarının kazısı.
A section of excavation, people working with shovels.
Şekil 3|İç Kale höyüğünde Erken Demir Çağ yangın tabakasının kazısı.

Mimaride gerçekleşen değişiklikler ‘çukur-ev’ tipi ile kendini göstermektedir. Bu evler bazen yassı taşlarla kaplanmış, sığ dikdörtgen bir çukur formundadır. Bunun üstünde yükselen duvarların iskeleti sazdan oluşturulmuş, kerpiç ile sıvanmıştır. Voigt’un daha geç Erken Demir Çağ evresi (YHSS 7A), ‘Yanmış Saz Ev’, kolonlarla geliştirilmiş duvarlar ve kalın kerpiç sıva ile kaplanmış saz duvarları ile daha büyüktür.

Seramik buluntular Geç Bronz Çağ’dan Erken Demir Çağ içine kademeli bir geçiş göstermez. Aksine, kanıtlar bu dönemde politik ve ekonomik organizasyonda bir değişiklikten ziyade bir popülasyon değişikliği önerir. Anadolu’da birkaç Erken Demir Çağ yerleşmesi kazılmıştır, ancak seramikteki benzerlikler (el yapımı form ve kazıma ya da baskı bezemelerin spesifik detayları) Trak ya da daha uzak mesafeden güneydoğu Avrupa kökenli göçmen grupları işaret eder. Bu Yunan yazarlarına göre Avrupa’dan Anadolu’ya göçtüğü anlatılan Friglerin başlangıcı olarak kabul edilir. Kanıtlar ayrıca Friglerin standart dil analizlerinin sonuçlarına göre Yunanlılarla yakın ilişkili Hint-Avrupa dili konuştukları bilgisi ile de uyuşmaktadır. Gerçekten de, Frigler, Bronz Çağ boyunca Anadolu’da farklı bir Hint-Avrupa dili konuşan Hitit ve Luwiler egemenken, Anadolu’ya zorla girmiş görünmektedirler.

Gordion’da Erken Frig döneminde daha sonra gerçekleşen değişiklikler vardır. Farklı seramik formları ve kaplar Balkanlardan gelmiş olabilir. Bununla birlikte yazı başladığında MÖ 8. yüzyıla doğru giderken genel olarak kültürde bir devamlılık görülmektedir.

A heap of broken pottery sherds in situ.
Şekil 4|Erken Frig tahrip tabakasından bir bölüm.
A large corridor or street at Gordion with high stone walls surrounding, a group of workers putting debris on carts on a track in the corridor.
Şekil 5|Erken Frig kale girişinin kazısı.

Erken Frig Gordion’u (MÖ 950-800)

MÖ 10. ve 9. yüzyıllar boyunca büyük bir geçiş gerçekleşmiş ve birbirini takip eden birkaç yapı programı ile Gordion, sağlam sur duvarları ve anıtsal yapıları ile bir kale haline gelmiştir. Bu dramatik değişiklik bu tür büyük çalışmalar için bir organizasyonu gerekli gören merkez bir otorite kontrolünde Frig politik eyaletinin oluşması ile ilişkilendirilebilir. Kazılmış olan en erken elit mezarı, Tümülüs W, bu dönemde, MÖ 850 civarında inşa edilmiştir. Bu tüm Gordion Tümülüsleri arasında ikinci büyük olandır ve 22m yüksekliğindedir. Olasılıkla erkek, genç bir yetişkin gömülüdür. Önemli bir kişi olduğu açıktır ve yönetici ailesinden olduğu düşünülmektedir.

Gordion İç Kale Höyüğü’nün doğusunda iki hektardan daha geniş bir alan kazılmıştır. Yapılan çalışma sonucunda inşaat teknikleri, bina planları ve belirgin bir şekilde Frig olarak tespit edilen yapı içi düzenlemeler belgelenmiştir. Bu kalenin bir kısmı MÖ 800 civarında büyük bir yangınla tahrip olmuştur. Bu yangın yaşayanları uzaklaştırmış anca alanda çok miktarda malzemenin kalmasına neden olmuştur. Bu tahrip tabakası Anadolu’da geniş çapta kazılmış olan tek Erken Demir Çağ politik merkezidir. Bu kalıntılardan ve tahrip tabakası dönemine tarihlenen zengin, yağmalanmamış Tümülüslerden Frig materyal kültürünün ve ekonomisini en iyi şekilde görebilmekteyiz. İronik olarak, Tahrip Tabakasının sakinlerinin materyal kültürü hakkında geniş bilgiye sahip olmakla birlikte, bu kişilerin kim olduklarını söyleyecek tarihi bir yazılı belge bulunmamaktadır. Gelişmiş bir mimari ve teknoloji oluşturmuşlardır. Ancak bu dönemden gelen yegane yazılı belge bir duvar yazısıdır ve içeriği şüphelidir. Bununla birlikte ithal ürünler doğulu Neo-Hitit krallıkları ile ilişki göstermektedir.

Gordion İç Kale Höyüğü üzerinde, MÖ geç 10. ve 9. yüzyılın Erken Frig kalesi orta Anadolu’da Demir Çağı anıtsal mimarisi için bir simgedir. Höyüğün güneydoğu yanında kaleye girişi sağlayan bilinen tek kapı kompleksi yer almaktadır. Büyük avlularla çevrelenmiş rampalı bir yol çift kapılı giriş binasına ulaşır. Giriş binası daha erken bir evreye aittir. Bu giriş yolunun arkasındaki taş duvarlar günümüzde 10 m yüksekliğe kadar korunmuşlardır. Bu yükseklik orijinal yüksekliklerine yakın olmalıdır. Kuzey avlu bir dönem için çatılı bir saklama odası olarak kullanılmıştır. Güney avlu kazılmamıştır. Giriş kompleksinden uzakta kale sur duvarları kuzeydoğu, kuzeybatı ve güneybatı yönlerde kazılmışlarıdır.

An aerial view of Gordion showing building walls and foundations.
Şekil 6|İç Kale höyüğü, Ana kazı alanının hava fotoğrafı: Teras Binası (alt sıra, 8 megaron birimi), Megaron 1-4 (bitişik sıra, Meg. 3 ortadaki büyük), avlular resmin üst kısmında arkada.
An excavated floor at Gordion showing geometric mosaics covering the ground.
Şekil 7|Megaron 2; ana oda. Merkezi ocak, çakıl taşı mozaik döşeme. Duvarda, kolonlar için kiriş yuvaları.

Kale içinde, iki ana bölüm ortaya çıkarılmıştır. Saray alanı iki büyük üstü açık ve kalın bir duvarla ayrılan iki avlu içerir. Avluların güneybatısında Teras Kompleksi yer alır. Bu kompleks, iki uzun, çok bölümlü, geniş bir caddenin iki yanında birbirine bakar şekilde konumlanmış binaları kapsar. Binalar, Saray alanından yaklaşık 2 metre daha yüksek teras üzerinde yer almaktadırlar. Saray alanının güneybatı yanında yer alan binalar (1-4 nolu megaronlar) ve Teras kompleksinin içindekiler MÖ 800 civarında gerçekleşen büyük yangınla tahrip olmuşlardır.

Erken Frig döneminde ki bina tipi seçimi megarondan yana olmuştur. Bu yapı türü dikdörtgen şeklinde büyük bir oda ve ön tarafta daha küçük bir girişten oluşmaktadır. Yapı türü Anadolu’da Erken Bronz Çağa giden uzun bir tarihe sahiptir. Kale megaronları farklı büyüklükler ve bina özellikleri gösterirler. Megaron 1 Saray Alanı dış avlusundaki en küçük olandır. Duvarlar taş temel üzerinde kerpiçtir. MÖ 800 civarında kaleyi tahrip eden yangında kerpiç bloklar pişmiş ve ahşap kirişlerin, direklerin oturduğu delikleri, pervazları belirgin hale getirmiştir. Bu keresteli sistem ayrıca Anadolu’da uzun bir geçmişe sahiptir.

Megaron 1’e bitişik Megaron 2 diğerinde görülen kereste kullanımına benzer bir teknikte ve taş bir binadır. bu binanın bazı özellikleri dikkat çekicidir. Ana odadaki karmaşık desenli çakıl taşı mozaik desen, önde yükseltilmiş platform diğer binalardan ayırmaktadır. Dış duvarlarına kazınmış figüral ve soyut desenler ve 9.75 m uzunluğunda çatı keresteleri diğer özellikleridir. Binanın önünde bulunmuş olan ve muhtemelen binaya ait taş çatı alınlığı ya da akroter, Megaron 2’nin içinde ter alan kazıma desenlere benzemektedir. Erken Frig kalesi için bir tapınağın varlığından bahsetmek istersek, Megaron 2 en muhtemel adaydır ve Frig Ana Tanrıçası Matar tapım gören tanrı olmalıdır. Bir başka Frig merkezi, Ankara’dan kabartmalar, Matar’ı kendi tapınağı olduğu düşünülen, benzer bir akrotere sahip binanın giriş kapısında ayakta durur şekilde betimlemektedir. Dağlık Frigya’da, Gordion’un güneybatısında, tanrıçayla ilişkilendirilen kaya tapınakları aynı tip akrotere sahiptir.

An excavated building foundation showing the location of walls and rooms from stone walls.
An excavated building foundation showing the location of walls and rooms from stone walls.
Şekil 8|Megaron 3. Karakteristik küçük ön oda ve büyük ana oda. Yerde kolon yuvaları.

Megaron 3, Saray Alanının iç avlusuna bakmaktadır ve kale içindeki en büyük megarondur. Tabana oturtulmuş kolonlar iki kereste sırasının ortada bir ana nef ve iki yanda koridorları desteklediğini göstermektedir. Arka duvar boyunca bulunmuş olan tekstil kalıntıları burada alçak bir divanın varlığını düşündürür. Megaron çok miktarda zengin eser içermektedir; kaliteli seramik, bronz kaplar, fildişi ve metal parçalı, fildişi kakmalı mobilyalar. Megaron 3, Gordion’un MÖ 9. yüzyıl yöneticileri tarafından zenginlik ve seviyelerini gösterebilecekleri kabul yeri ve dinleme alanı olarak kullanılmış olmalıdır.

Megaron 4, Megaron 3’ün arkasında yükseltilmiş bir teras üzerinde ve parke taşları ile döşenmiş anıtsal bir rampa ile ulaşılır konumdadır. Kentin daha sonraki sakinleri tarafından zarar gören tek binadır. Amacı bilinemeyen bu bina büyük kısmı kerpiç duvarları ile kale içinde seçkin bir konuma sahip olmalıdır. Komşusu Megaron 3 gibi ana odası bir orta nef ve iki koridordan oluşmaktadır.

Saray Alanının güneybatısında yer alan Teras Kompleksi geniş bir caddenin iki yanında birbirine bakan iki uzun çok bölümlü bina içermektedir. Saray Alanına doğru olan Teras Binasının 100 metreden daha uzun olan tüm alanı kazılmıştır ve Anadolu’daki en büyük binadır. Temel megaron tipinde birbiri ile aynı özellikleri gösteren 8 birim ortak duvarlara sahiptir. Her bir birimin iç düzeni Megaron 3 ve 4’ü hatırlatır şekilde bir orta nef ve iki yan koridordan oluşmakta ve iki sıra sütuna sahiptir. Duvarlar alt kısımda aralıklı olarak taş ve ahşaptan oluşmuş, üst kısımları kerpiçtir. Her bir birime giriş caddeden ön odaya geçilen bir kapı ile sağlanmaktadır. Birimleri birbirine bağlayan iç kapılar bulunmamaktadır ve Saray Alanına geçişi sağlayan arka kapılar da yoktur.

Karşıdaki bina CC (“Clay Cut” – Kil Kesme) binada sadece 3 birim kazılmıştır. Binanın kazılan birimleri birbiri ile aynı megaron planları ile Teras Binası ile aynı özelliklerdedir. Binaların içerikleri burada bir takım faaliyetlerin gerçekleştiğini göstermektedir. Kerpiç platformlar üzerinde diz çöken ya da bağdaş kuran çalışanlar öğütme taşları ile buğday eziyor olmalıdırlar. Sayısız ağırşak diğerlerinin iplik eğirdiğini göstermektedir. Bazı çalışanlar donat biçimli ağırlıklar ile yün dokuyor, diğerleri demir iğneleri kullanarak kumaşları dikiyor olmalıdırlar. Birimlerin ön odaları, bulunan büyük arı kovanı biçimli kerpiç ve kil fırınlar ve pişirme aletleri göz önünde bulundurulduğunda mutfak işlevi görüyor olmalıdır. Teras Kompleksi içinde aynı aktiviteler tekrarlanır görünmektedir. Yazılı belgelerin yokluğu nedeniyle Teras Kompleksi içinde gerçekleşen ekonomik ve sosyal faaliyetler tahmin edilmek durumunda kalmaktadır. Çalışanların büyük kısmı köle veya asker olmalıdır ve çalışmaları saray ekonomisinin merkezini oluşturuyor olmalıdır. İşlenmemiş malzemeler üretim ve dağıtım için saraya getiriliyor olmalıdır.

Orta Frig Gordion’u (MÖ 800-550)

MÖ 800’de Erken Frig yerleşiminin yangın ile son buluşunun nedeni bilinmemektedir. Bu neden her ne ise, tahribatın hemen ardından Frigler toparlanmış ve yeni bir kale inşa etmişlerdir. Oldukça büyük olan proje iyi planlanmış ve sadece bina inşası ile kalmamıştır. Frigler yeni kale alanının eskisinden çok daha yüksek bir seviyede olmasına karar vermişlerdir. Eski megaron avlularından 4-5 metre daha yüksek bir alanda, güneydoğudaki giriş alanında ise daha da yüksek bir seviyede inşa etmişlerdir. İstedikleri seviyeye ulaşmak için çok büyük oranlarda kil ve taş blokları getirmişlerdir. Kilin biçimsizliği nedeniyle binaların derin temellerinde kullanmışlardır. Eski kalenin kademeli yapılaşmasından farklı olarak yeni yerleşim tek bir seferde planlanmıştır. Çaba gerektiren bu iş 8. yüzyılın birkaç onyılını almış olmalıdır. Geç 8. yüzyılda hüküm sürmüş olan Midas, kendisinden önceki yöneticiler tarafından başlatılan bu projenin tamamlanma aşamasına tanık olmuş olmalıdır.

Yeni ve Eski kaleler karşılaştırıldığında sonrakinin genel olarak öncekinin kopyası olduğu görülür. Güneydoğuda, anıtsal kapı kompleksi Erken Frig dönemindekinin üzerinde yer almakta ve güneydoğuya doğru genişleme göstermektedir. Yeni girişin destekleyici taş blokları çok renkli işlenmiş taş bloklardan oluşan basamak şeklinde destek duvarı ile yerden itibaren 20 metre kadar yükselmiştir. Dramatik ve etkileyici bir görüntü oluşturarak bu duvarlar aynı zamanda kalenin savunmasında da rol oynamış olmalıdır. Yeni Kalenin savunma duvarlarının bölümleri kuzeydoğu ve kuzeybatı da kazılmıştır. Bu duvarlar eski savunma duvarlarının hattının hemen dışında yer almaktadır ve daha yüksektirler.

Part of a stone wall, with tools around.
Şekil 10|Teras Binası birim 5, ön oda: yükseltilmiş fırın (duvar köşesi) ve zeminde yuvarlak ocak (resmin alt kısmında).
Steep stone steps leading to a stone terrace.
Şekil 11|Yeni kale girişi önünde basamaklı destek duvarı. Orijinal olarak birkaç metre daha yüksektir.

Surlar içinde, ana bölgeler genel olarak eski kale ile aynı görüntüdedir. Doğuda iki büyük avlu megaronlarla çevrilmiştir, batıda geniş bir caddenin iki yanında birbirine bakan binalar sıralanmıştır. Eski kalede Teras ve CC binalarında çok birimli tek yapılar varken, yeni kalede bu binalar birbirinden ayrıdır. Bu yapılaşma yangın olması durumunda yayılmayı yavaşlatmak amacıyla olabilir. Yeni Kalenin planına eklenen bir yenilik A binasıdır. Bu çok birimli büyük bina giriş kompleksinin güneybatısına doğru genişlemektedir. A binası, basamaklı destek duvarının üstünde, giriş kompleksinin önünde yükseliyor olabilir. Yapı sırasının bir duvarı dışarı devam eder görünümdedir, bu durumda A binası sur duvarlarının bir parçası olarak yer almış olabilir. MÖ 6. yüzyılda ve muhtemelen Pers istilasından önce, binaların bir kısmı pişmiş toprak çatı kiremitleri ve dekoratif friz sıraları ile yenilenmiş olmalıdır. Tam olarak hangi binaların bu tür bir yenileme geçirdiği kesin değildir. Pişmiş toprak kiremitler yerleşme içinde tek bir bina ile bağlantı kurulacak yoğunlukta bir noktada değil, dağınık olarak bulunmuştur.

Eski kalenin tahrip tabakasından gelen çok miktarda buluntu binalarda gerçekleşen faaliyetler hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Yeni kale içinse binaların kullanımını aydınlatacak bir tahrip tabakası yoktur. Ancak, eski genel planın kopya edilmiş olduğu düşünülerek binalardaki aktivitelerin de aynı şekilde devam ettiğini varsayabiliriz. Örneğin; batıdaki iki sıra bina, altlarında kalan eski binalardaki gibi yiyecek ve tekstil üretimi ile ilişkilidir.

Yeni İç Kale, Aşağı şehri çevreleyen dış surların içinde kalan savunmanın en son halkası olmalıdır. Dış surlar kuzey ve güneye doğru İç Kale Höyüğünün 1 km ilerisine kadar uzanmaktadırlar. Bu surlar Kuştepe ve Küçük Höyüğü içine alır. Küçük Höyük’te gerçekleşen kazılar 12 m yükseklik, en az 50 m uzunluk ve 10.25 m genişlikte kerpiç plpatformu açığa çıkarmıştır. Bu platformun üzerinde dört katlı kereste ile güçlendirilmiş kerpiç kale/kışlalar kompleksi yer almaktadır. Odalar sırası iç kapılarla birbirine bağlanır ve yüksek pencerelerle aydınlatılmışlardır. Üst katlara geçiş ahşap merdivenlerle olmalıdır, ancak arkeolojik olarak bunlara ait herhangi bir iz bulunamamıştır.

A very tall wall made of stone bricks, a man crouching next to the very top of the wall, which extends downwards out of frame.
Şekil 13|Küçük Höyük kompleksinin kerpiç platformunun bir köşesinin kazılması.
Workers at the Gordion excavations loading debris into wheelbarrows.
Şekil 12|A binasının tekrar kazılması.

Küçük Höyüğün her iki tarafındaki sur duvarlarında yapılan kazılar, 3.50m kalınlığında ve 14 m ya da daha yüksek duvarları ortaya çıkarmıştır. dış yüzlerde 16 m aralıklarla kare şeklinde kuleler yükselmektedir. Alanın tamamında duvarlar erozyonla kaymış ya da alüvyalin altında kalmıştır. Bununla birlikte yakın zamanlarda kilit noktalarda gerçekleştirilen manyetik araştırma çalışmaları bu duvarların Kuştepeye kadar uzandığını göstermiştir. Bu alanlar henüz kazılmamıştır ve İç Kale Höyüğünün batısına doğru devam etmektedirler. Gordion’un Orta Frig sur duvarlarıyla korunan Aşağı Şehir’in toplam alanı daha önceden tahmin edildiğinden daha büyük olarak 25.44 hektar olarak belirlenmiştir. Magnetometri ayrıca Kuştepe höyüğünde, kazılmış olan Küçük Höyük’tekine benzer ve aynı tarihlere ait bir burç olduğunu göstermiştir.

Aşağı Şehir’in yerleşim alanı, dolgu ya da toprak teras üzerinde sur duvarlarına yakın olarak inşa edilmiştir. Burada doğuda büyük taş binalar ve batıda küçük kerpiç binalar yer almaktadır.

Surla çevrilmiş Aşağı Şehir’in kuzeydoğusuna doğru, modern Yassıhöyük ile aynı uçta, kraliyet ailesine ya da elit kesime ait olan Tümülüslere yakın olarak Bronz Çağa ait bir mezarlık ile birlikte Orta Frig dönemine ait kent dışı bir yerleşme kompleksinin kalıntıları ve Orta Frig döneminin daha geç tarihlerine ait alt seviye halka ait mezarlık ortaya çıkarılmıştır.

bu yerleşme kompleksi ya kentin dış kesimleri ile komşu idi ya da ayrı bir yerleşim alanı idi. Tekrar inşalarla oluşmuş birkaç evre saptanmıştır. Binalar megaron tarzında, İç Kale’dekilerle benzer ancak daha küçük, ahşap dikmelerle güçlendirilmiş taş temelli kerpiç duvarlıdır. Odalar bazen sıvayla kaplanmış, iç ve dışta taş kaldırımlıdır. İç düzenlemeler at nalı şeklinde ocakları, fırınları, yiyecek maddelerinin öğütüldüğü rafları, sıvayla kaplanmış kerpiç çöp alanlarını, düz fırın tepsilerini ve küçük saklama alanlarını kapsar. Bunlar ve diğer buluntular tekstil ve yiyecek üretiminin başlıca faaliyet olduğunu göstermektedir. Bu alanda ayrıca küçük kült idolleri bulunmuştur. Binaların bir kısmı daha sonraki dönemlere ait Tümülüslerin toprak yığmalarının altında kalmıştır. Bulunan idoller yerleşme kompleksinde yer alan küçük tapınma alanlarına ait olmalıdır. MÖ 700 civarında askeri bir saldırı sonucu başlayan yangınla yerleşme son bulmuştur. Krizin izleri ani bir şekilde terk edilen çok büyük miktarlarda seramik kaplar, metal ve kemik aletler, ağırşak ve ağırlıklar ve yanmış binalardan birinde gömülmeden bırakılmış, okla vurulmuş bir ölüde görülmektedir.

A worker crouching next to excavated walls.
Şekil 14|Küçük Höyük platformunun üzerinde yer alan kerpiç savunma duvarı kompleksi.
The landscape around Gordion, spots of grass and bushes scattered throughout.
Şekil 15|Ortak mezarlık ve yerleşmenin kazı açmalarından biri. Ovada aşağıda İç Kale höyüğü (sağda) ve Küçük Höyük (solda).

Bu yerleşme kompleksinin tahribinden sonra alan MÖ 6. yüzyıla kadar genişleyen “Ortak Mezarlık” denilen elit Tümülüslerinin yer aldığı bir mezarlığa dönüştürülmüştür. Ortak Mezarlığın daha fakir gömüleri lahitler, çukurlar, kaplar içinde ve toprak mezarlarda tek gömüler ve yakma mezarlardan oluşmaktadır. Mezar hediyeleri seyrektir: 112 kataloglanmış mezardan 34’ü, alçakgönüllü hediyelere sahiptir. Bu mezarlığın tam boyutları bilinememektedir ancak birkaç yüz mezar henüz bulunamamış olmalıdır. Bu kısım Roma döneminde de mezarlık olarak kullanılmaya devam etmiştir.

Orta Frig Yeni İç Kale dönemi Gordion’da Frig yazı ve diniyle ilgili buluntuların bol miktarda geldiği dönemdir. Sayısız yazıtın büyük kısmı fırınlandıktan sonra kapların üzerine kazınmıştır. Antik Yunanlıların alfabeleriyle yakın ilişkiyi kanıtlar niteliktedirler. Kap ya da kuş tutar şekilde betimlenmiş olan taş heykeller Frig Ana Tanrıçası Matar’ı temsil etmektedir. Bir taş kabartma tanrıçayı kapı girişinde göstermektedir. Bu kapı tanrıçanın kendi tapınağına ait olmalıdır. Sayısız taş ve pişmiş toprak kuş figürleri tanrıça ile ilişkili olmalıdır.

MÖ geç 8. yüzyılda Frigya Midas’ın yönetimi altında politik ve askeri gücünün zirvesindeydi ve Asurluların imparatorluğunun batı kısımlarındaki kontrol noktalarında onlara meydan okuyordu. Midas, Asur kayıtlarında önceleri Neo-Hititler arasında güneydoğu Anadolu’da anti-Asur direnişi yaratan tehlikeli biri olarak, daha sonra ise Asur kralı II. Sargon’un hatırı sayılır düşmanı olarak Muşkili Mita ile özdeşleştirilmektedir.

Daha sonraki kayıtlara güvenilebilirse, Midas Yunanlılar ve kültürleri ile sıkı bağlar içindedir. Herodotos, Midas’ın Delphi Apollon tapınağına bir taht adadığını söyler ki bu taht Herodotos’un zamanında hala ayaktadır. Aristoteles Midas’ın bir doğu Yunan kenti olan Kymeli bir kadınla evlendiğini söyler. Orta Frig döneminde Yunanlılarla ilişkiler arkeolojik olarak Yunan vazolarının, parfüm ve şarabın ithali ve Doğu Yunan Anakarasında Frig bronz objelerinin varlığı ile belgelenir. Yunanlılar Friglerden Ana Tanrıça Matar kült ve ikonografisini ödünç almışlardır. Yunanlılar ve Frigler arasında kültürel ve ticari değiş-tokuşlar hiç şüphe yok ki Yunan kolonizasyonu tarafından kolaylaştırılmıştır. Kolonizasyon MÖ 7. yüzyılda bu iki halkı Marmara Denizi boyunca komşu yapmıştır.

Excavated remains in situ.
A man crouching next to a grid, each square of the grid filled with pottery sherds.
Şekil 17|Keith DeVries Gordion’daki Yunan ithalleri ve yerel Frig seramiği üzerinde çalışırken.

Geç Klasik kaynaklar Midas’ın ölümü için MÖ 696 ya da 675-674 yıllarını verir. Ancak bu tarihler açıkça güvenilir değildir. Ayrıca erken Roma dönemi yazarlarından Strabon’un anlattığı Midas döneminde Kimmerler tarafından gerçekleştirilen ve kralın intiharına neden olan Frigya istilası da şüphelidir. Bu anlatı karlın ölümü ile ilgili farklı bilgiler veren diğer Klasik yazarlar ile çelişmektedir. Midas ile ilgili en son güvenilir kaynal kralın MÖ 709’da hala tahtta olduğunu söyleyen Asur kaynaklarıdır. Gordion’da Midas’ın olarak tanımlanabilecek kazılmış bir Tümülüs bulunmamaktadır ancak belirgin kontekstler, küçük bir Tümülüs dahil, Yunan seramikleri ile onun zamanına tarihlenebilmektedir.

Yunan tarihçi Herodotos, Gordion’un MÖ 6. yüzyılın ilk yarısında (daha erken değilse) bağımsız Frig eyaletinin başkenti olmaktan batı Anadolu’da başkenti Sardes olan Lydia krallığının hakimiyeti altına girdiğini söyler. 585’de Kızılırmak nehrinin doğusunda kalan daha küçük Frig alanı Med kontrolüne geçer.

Gordion kazıları, bugün Küçük Höyük olarak adlandırılan Aşağı Şehrin savunma duvarlarının, MÖ 540larda Pers kralı II. Kyros’un Lydia’yı işgali ile ilişkilendirilebilecek şekilde bir savaşı takip eden yangınla yok olduğunu ortaya çıkarmıştır. küçük höyüğün güney doğusunda Perslerin kale içine erişebilmek için yaptığı rampa hala görülebilmektedir ve saldırı izleri kazılarla ortaya çıkarılmıştır. Bunlar arasında; yüzlerce ok başı duvarlara gömülmüş şekilde bulunmuştur. Tahribi sırasında kale sakinleri Frig seramiklerinden ziyade Lydia seramikleri kullanıyorlardı. Bu kentin Lydia garnizonu olduğunu göstermektedir.

Remains in a burial chamber.
Şekil 18|Tümülüs MM içindeki ölü kral. Bu gömü, MÖ 740 civarına tarihlenmektedir. Daha önce düşünüldüğü gibi Midas olamaz, Midas’ın öncülü olmalıdır.
A woman sitting near stone brick walls at Gordion.
Şekil 19|Küçük Höyük, Ortak Mezarlık ve yerleşme kompleksi ve İç Kale Höyüğü kazılarını yöneten Machteld Mellink.

Gordion’da Tümülüsler

Yunan ve Romalı yazarlar Gordion’un Frig krallarının mekanı olduğu geleneğini korumuşlar ve en azından Frig tarihinin bir kısmında başkent olarak rolünü anlatmışlardır. Bu gelenek bugün de kentin en belirgin özelliklerinden olan çok sayıda Tümülüs mezar – elit mezarlarını kaplayan toprak yığınlar – nedeniyle ortaya çıkmıştır. Frigya’da başka hiçbir yerde bu kadar büyük boyutlu ve çok sayıda Tümülüs bulunmamaktadır. Anadolu’da sadece Lydia krallarının şehri, başkent olan Sardes’te kıyaslanabilecek grup mezarlar vardır.

Gordion bölgesinde yaklaşık 100 Tümülüs bulunmaktadır. Boyutları çok küçük olanlardan 2700 yıllık erozyon sonrasında bile 53 m yüksekliğe ulaşabilen ve Sakarya nehri vadisi içinde kilometrelerce uzaktan görülebilen en büyüğüne kadar değişmektedir. Bu Tümülüs, Tümülüs MM olarak tanımlanmıştır ve kendisinden sonra en yüksek olan 22 m yüksekliğindeki Tümülüs W’den iki kat daha yüksektir. Bu Tümülüslerden 39 tanesi arkeolojik olarak araştırılmıştır. Beş tanesi 1900’de Körte kardeşler tarafından, 31 tanesi Amerikalılar tarafından ve dört tanesi Anadolu Medeniyetleri Müzesi tarafından kazılmıştır.

Mezarlar Erken Frig döneminden (MÖ 9. yüzyıl) Hellenistik döneme kadar geniş bir tarihsel döneme aittirler. En erken Tümülüslerde inhumasyon gömü kuraldır, ancak MÖ 7. yüzyıl sonlarından itibaren yakma gömüler başlar. Mezar sahipleri erkek ya da kadın olabilmektedir ve yaş aralığığ 4-5 yaşlarında çocuklardan (Tümülüs P) erken 60larında yetişkinlere (Tümülüs MM) kadar değişkenlik göstermektedir. bu Tümülüs mezarlar Gordion’da halk arasında yaygın olarak kullanılan lahit mezarlardan çok daha üst seviyelerdedir ve mezar buluntuları da bunu desteklemektedir.

Aerial view of the landscape around Gordion, covered in snow, with mountains in the distance.
Şekil 20|Gordion’un kuzeydoğusunda Erken ve Orta Frig dönemi Tümülüsleri. En büyüğü Tümülüs MM.
A variety of metal items scattered on the floor.
Şekil 22|1957 kazısı sırasında Tümülüs MM mezar odası. İki ahşap servis sehpası duvara dayalıdır. Yerde çökmüş ahşap masa ve bronz içki kapları.

Erken ve Orta Frig dönemlerinden ahşap mezar odalı Tümülüsler genel olarak benzer özelliklere sahiptir. İlk olarak dikdörtgen çukur mezar odasını içerecek şekilde 1-2 m derinliğinde kazılır. Çukurun tabanı taş ya da kum ile kaplanır, ancak çoğunlukla sıkıştırılmış topraktır. Mezar odasının kendisi yassı tepeli bir kutudan ibarettir ve çam ya da ardıç kütüklerden yapılmıştır. Genellikle ahşap tabanlıdır ancak çukurun tabanı da bu amaçla kullanılabilir. İç alan 2 m²’den 6.15×5.10 m’ye (Tümülüs MM) kadar çıkabilmektedir. Bu iç alan ahşap tabut ve mezar hediyeleri içindir.

Kütükler bağlama malzemesi kullanılmadan, bindirme ya da yerleştirme yöntemiyle (zıvana deliği ve zıvana kullanılarak) birleştirilmişlerdir. Mezar odaları doğramalarla, birbiri üstüne yığılarak ve oda ile çukurun duvarları arası taşlarla doldurularak dengelenmiştir. Çatı yerleştirilmeden önce tabut oda içine indirilir, gövde yerleştirilir, mezar hediyeleri tabut içinde cesedin çevresine, oda tabanına ve bazen duvarlarda kiriş aralarına yerleştirilir ve demir çengellere asılır. Mezar çatısı tek ya da çift sıra kütükten oluşabilir, ve daha sonra taş yığınla üstü örtülür. Bunun dışında tümülüsün mantosu genellikle taş yığının üzerinde sabtileyen bir kil katmanı şeklinde yer alır ve en üstte tümülüsün tepe şeklini oluşturan toprak yığın bulunur.

Bugün, bu döneme ait mezar odalarından sadece Tümülüs MM içindeki kalmıştır ve bu her açıdan farklıdır. En büyük tümülüstür ve en büyük mezar odasını örtmektedir. Çatısı Frig megaronlarında (bu çatı dizaynı Gordion’daki Megaron 2’nin kazımalı taşlarından ve dağlık Frigya’daki kaya-kesme fasadlardan bilinmektedir) olduğu gibi iki kademelidir. Mezar odasını bulunduran çukur kabaca işlenmiş kireç taşı bloklarla kaplıdır ve taşlarla tamamen doldurulmuştur.

A diagram showing the tumulus fill, the dimensions, and the location of beams.
Şekil 23|Tümülüs MM’in tamamlanmış yapısını, mezar odası ve taş dolgusu ile birlikte gösteren kesit çizimi. Turuncu renkli kısım dış kaplama yığının küçük bir kısmını göstermektedir.
A woman at at able with several metal cauldrons, working delicately on one with a brush.
Şekil 24|Ellen Kohler Gordion’un Demir Çağ Tümülüsleri üzerinde geniş çaplı çalışma gerçekleştirmiştir.

Taş dolgunun üzerinde ardıç kütüklerinden oluşan bir katman vardır. Çam kütüklerinin oturacağı işlenmiş düzgün yüzey mezar odasının tabanını oluşturmaktadır. Kare şeklinde çam duvar kütükleri tabanın üzerine oturur. Duvarın dış kısmında çerçeve olarak kaba ardıç kütükleri bulunur. İç duvar ve dış çerçeve arasındaki alan tıpkı ardıç kütükleri ve çukuru sınırlandıran dış kireç taşı blokları arası gibi taş dolgudur. tüm bunlar uyum içinde inşa edilmişti, en azından tümülüsün iç sistemini destekleyecek düzeyde (kireçtaşı duvar destek duvarı olarak dizayn edilmemişti). Üçlü çatı sistemi birbiri üstüne oturan çam kiriş çiftleri ve iki ayrı çift işlenmiş kütükten oluşmuştu. Bu son çiftler çatının üçgen kısmını oluşturmakta kullanılmıştı.

Mezarın yapımının bu aşamasında ölü kral yerleştirilmiştir. Kral onuruna ziyafet verilmiş ve tabut, ceset ve mezar hediyeleri mezar odası içine yerleştirilmiştir. Mezarda hiç altın bulunmamıştır, ancak mezar hediyeleri sayıca çok bol ve kalitelidir. Mezarda bulunan objeler içinde üç büyük bronz kazan, 166 bronz kase, kepçeler, sürahiler, 172 bronz fibula (giyim eşyası ya da kilitli iğne), dokuz üç ayaklı ahşap masa, iki büyük kakmalı ahşap servis sehpası bulunmuştur. 70 obje üç duvarda yer alan demir çengellere asılmış ancak çengellerin çürümesi nedeniyle düşmüşlerdir.

Tüm düzenleme bittikten sonra yas tutanlar mezardan çıkar ve mezar odası kapatılır, kare şeklinde iki sıra çam kütük ile mühürlenir, 11.5 m uzunluğundaki çatı kirişi yerleştirilir. Ardıç kütüklerinden ikincil çatı, çatı kirişinin üstüne yerleştirilir ve tüm oda kompleksi taş dolgu ile doldurulur. Bunun üstünde kil ve toprak yığılır ve Tümülüs tamamlanana kadar yükselir (2700 yıllık erozyondan sonra bugüne kalandan daha yüksektir).

1957’de Rodney Young tarafından kazılan Tümülüs MM Gordion Tümülüsleri içinde üzerinde en çok çalışılandır. Cornell Üniversitesi’nden Peter Kuniholm mezar odasının kütükleri üzerinde dendrakronoloji çalışmalarına başlamıştır. Ardıç kütükleri için en geç tarih MÖ 740’tır. Bu ardıç kütüklerinin mezar odasında kullanılmak üzere kesilmiş olduğu düşünülürse mezar için en kesin tarihi verdikleri düşünülür. MÖ 740 bu mezarın tarihi ise MÖ 709 yıllarında tahtta olan Midas için çok erkendir. Tümülüs MM Midas’ın babası Gordios için yapılmış olabilir. Eğer öyleyse, bu yeni kralın ilk büyük yapı projesidir ve ismi Tümülüs ile ilişkilendirilmeye devam etmiştir, tıpkı modern isminde olduğu gibi; Tümülüs MM, Midas Tümülüsü.

1980’den beri Gordion ekibi üyeleri mezar odasının çevresini ve yapısal istikrarını izlemektedirler. Elektronik veri kayıt cihazları yıl boyunca ısı ve nem oranlarını kaydetmektedir. Gordion Müze ekibi tarafından yıl boyunca her ay, dış çemberin köşelerine yerleştirilmiş olan dereceli sayaçlar okunmaktadır ve iç çemberin birleşme noktalarının ölçüleri kaydedilmektedir. Tüm bu çabalar ve profesyonel mühendislik çalışmaları 2002’de dış çerçeveyi oluşturan ardıç kütükleri için yeni bir destek sisteminin kurulmasını sağlamıştır. Tüm bunlar dünyada ayakta kalmış olan en eski ahşap yapının, Tümülüs MM’in mezar odasının çalışılması, belgelenmesi, korunması ve saklanması içindir.

Bibliyografya

  • Kohler, E. L. 1995. The Gordion Excavations (1950-1973) Final Reports, Volume II. The Lesser Phrygian Tumuli, Part 1: The Inhumations, Philadelphia.
  • Sams, G. K. 2005. “Gordion: Exploration over a Century,” in The Archaeology of Midas and the Phrygians. Recent Work at Gordion. ed. L. Kealhofer, Philadelphia, pp. 10–21.
  • Voigt, M. M., and R. C. Henrickson. 2000. “Formation of the Phrygian State: The Early Iron Age at Gordion,” Anatolian Studies 50, pp. 37–54.
  • Voigt, M. M., and Young, T. C. Jr. 1999. “From Phrygian Capital to Achaemenid Entrepot: Middle and Late Phrygian Gordion,” Iranica Antiqua 34, pp. 192–240.
  • Young, R. S. 1981. The Gordion Excavations (1950-1973) Final Reports, Volume I. Three Great Early Tumuli. Philadelphia.