Yerleşmenin Korunması Raporu 2018

Bilindiği gibi, 1950’den beri Gordion’da kazı yaparak yaklaşık dört binyıla yayılan çeşitli keşifleri açığa çıkarma şansına eriştik. Gordion’da en öne çıkan ve en iyi korunmuş anıt, iç kalenin doğu kısmına erişim sağlayan “Erken Frig İç Kale Kapısı”dır. Günümüzde hala 10 m’ye erişen yüksekliğiyle Demir Çağı’nda (MÖ 9. yüzyıl) Anadolu’da bugüne kadar bilinen en iyi korunmuş kapı kompleksidir (Şekiller 1-5, 7). Kısa bir süre önce höyüğün güney tarafında ikinci bir iç kale kapısının (Alan 1’deki Güney Kapı) kazısını yaptığımız için bundan sonra Erken Frig İç Kale Kapısı’nı “Doğu Kapı” olarak adlandıracağız.

Bu kapının 1950’lerdeki kazısı sırasında iki yanında taş burçların olduğu geniş bir koridor açığa çıkarılmıştı. Yaklaşık 9 m genişliğe ve 23 m uzunluğa sahip bu ana geçiş yolu, çağdaşı olan iç kalelerle karşılaştırıldığında beklenmedik bir şekilde büyüktür. Yıpranmış veya meyilli taş duvarların üzerinde kerpiçten ayrıca bir kat daha olmalıydı, ki bu da kapının toplam yüksekliğini muhtemelen yaklaşık 16 m’ye çıkarıyordu. Gordion’un Doğu Kale Kapısı, boyutları, yapı teknolijisi ve korunma derecesi bakımından Türkiye’deki antik anıtlar arasında eşsizdir.

Kapı, 1999 yılında meydana gelen depremle ciddi şekilde hasar gördüğünde, Türk Kültür ve Turizm Bakanlığı bizden bir acil müdahale programı geliştirmemizi istedi. Elisa Del Bono ve Angelo Lanza’nın uzman gözetiminde yürütülen bu beş yıllık proje, kapıdaki hasarlı taşların yerinden sökülüp sağlamlaştırılmasını amaçlıyordu. Bu da toplamda 112 bloktan oluşan en fazla hasar gören üstteki on iki taş sırasının yerinden sökülmesini ve konservasyonları tamamlandıktan sonra yeniden yerlerine yerleştirilmesini gerektiriyordu. Projenin bu kısmı bu yıl tamamlandı, kapının restore edilmiş kaplamasının üst kısmını Şek. 2’de görebilirsiniz.

Bu taşların hemen hemen tamamı duvarın sökülmesi sırasında kaldırılan taşlardı. Özellikle burcun kuzeybatı duvarının üst sıralarında hasarlı olan veya tamir edilemeyecek olan orijinal taşlardan yalnızca dokuz yeni blok taş kullanıldı. Rökonstrüksiyon çalışmaları teleskopik gezervincin blokları iskeleden orijinal pozisyonlarına yerleştirmesiyle icra edildi (Şek. 3).

Konservasyonu tamamlanan kaplama taşlarının ardına kireç harcına bulanmış taş moloz yerleştirilirken yerinde bırakılan taşlardaki çatlaklar, harç mikro-enjeksiyonuyla sabitlendi. Rökonstrüksiyonu tamamlanan taşların sabitliğini arttırmak  amacıyla, kaplama taşlarını duvarın merkezine tutturmak için 2,5 m uzunluğunda paslanmaz çelik çubuklar yerleştirildi (Şek. 4). Ağustosun başında son taş sırasının da rökonstrüksüyonu tamamlandıktan sonra yerine kondu, böylece bu iddialı burç bir kez daha orijinal yüksekliğine erişti.

Doğu Kapı’daki taşlar görülebilir sıralar halinde uzanmasına rağmen her sıradaki taşların yükseklikleri önemli ölçüde çeşitlilik gösteriyordu. Bu sebeple, düz bir yüzey oluşturmak amacıyla, meydana gelen gediklere daha küçük “dolgu” taşları sıkıştırılmıştı. Bu dolgu taşları, aslında üzerlerinin bir kat çamur sıvasıyla kaplanması sayesinde gizlenmiş oluyordu. Bu küçük taşların çoğu, 2800 yıl  süre içinde arka arkaya meydana gelen depremlerle düşmüştü. Bu nedenle duvarın eklemlerinin onarılması, konservasyon projesinin çok önemli bir parçasıydı (Şek. 5). Bu çalışma önümüzdeki yıl, restore edilen burcun üst kısmının sığ, köklü çimlerden oluşan “yeşil örtü” ile kaplanması ve iskele kaldırılması ile tamamlanacak.

Zor ve vakit alan bu projenin başarılı bir şekilde tamamlanması, mimari konservasyon ekibimiz Elisa Del Bono, Angelo Lanza, Giuseppe Bomba, Renzo Durante ve asistanları Mehmetcan Soylıoğlu, Ali Can Kırcaali ile Emre Uzundağ’ın olağanüstü becerisi ve gayreti sayesindedir. Projenin açılışı J.M. Kaplan Fonu, Merops Vakfı, C.K. Williams II Vakfı, Selz Vakfı ve A.B.D. Dışişleri Bakanlığı/Ankara Amerikan Büyükelçiliğinin cömert destekleri sayesinde oldu. Kendilerine bu konuda teşekkür borçluyuz.

Obje Konservasyonu

Gordion’un obje konservasyonu Jessica Johnson ve Cricket Harbeck’in gözetiminde, Jessica Abel, H. İbrahim Dural, ve Emre Uzundağ’ın asistanlığında gerçekleştirildi. Konservasyon çalışmalarının yaklaşık üçte biri, iç megaronlarından birinden çıkarılan 33 adet çakıl taşı içeren mozaik panelinin (Megaron 2, yakl. MÖ 825; Şek. 6) bakımına ayrılmıştı. Bu eser bugüne kadar açığa çıkarılmış en erken çakıl taşı mozaik tabandır ve muhtemelen bitişiğindeki Teras Bina Kompleksi’nde üretitilmiş olan tekstilleri taklit eden bir dizi, çok renkli geometrik desen barındırır. Anladığımız kadarıyla bu tür son derece dekoratif tabanlar Gordion’da dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında icat edilmiş; ardından, yaklaşık bir yüzyıl sonra, Midas’ın hükümdarlığı sırasında Asur kontrolündeki bölgelere yayılmıştı.

Mozaiğin en iyi korunmuş kısımları kazıdan yedi yıl sonra orijinal tabandan kesilmişti. Ardından betonarme demiri ile betona yerleştirilmiş, en sonunda da 1983’te Gordion Müzesinde sergilenmişti. Bir eserin bu şekilde muamele görmesinden günümüz konservatörleri hoşlanmaz. Bunun için panellerin korunduğundan emin olmanın tek yolu yeni stratejiler geliştirmeyi gerektirdi.

Penn Mimari Konservasyon Laboratuvarı ekibinin 2010’da yaptığı durum değerlendirmesinin ardından mozaiğin üzerinde çalışmalar sürekli devam etti. 2018 sezonunun ana hedefleri, gevşek çakıl taşlarını yeniden birleştirmek ve taşan harcın, alçıların ve genel kirlenmenin temizlenmesiyle mozaik desenlerin görünüşünü iyileştirmekti. Bu çalışmada yüzeydeki kirler beton ince keski, bistur, ve dişçi aletleri kullanılarak kaldırıldı, kireçlenme fırçalanıp elektrik süpürgesiyle süpürüldükten sonra hassas bir şekilde sünger ve çeşme suyuyla yıkanarak giderildi. Bu sezon, konservasyon ekibi on paneli tamamlayıp altı panel üzerinde da ön çalışma yaptı. Elisa Del Bono ve Angelo Lanza’nın yardımıyla reçine/kum karışımından yeni bir harç geliştirmeye başladık. Bu çalışmanın iki yıl devam etmesi bekleniyor. Ardından mozaik, Gordion’da gelecek birkaç yıl içinde önemli ölçüde genişletilecek olan sit alanında bulunan Gordion müzesine yerleştirilecek.